Üsküdar' da 45 dakika....
Tepkiliyim. Ben bu trafiğe tepkiliyim. Pazar günü saat 18.00' de nasıl bu kadar sıkışık bir trafik olabilir, inanılmaz.
Ani bir şekilde Eskişehir'e gitmem gerekince tren biletimi aldım ve saat 16.30 gibi evden çıktım. Beşiktaş' tan takaya binip Üsküdar' a geçtim. Geçmez olaydım. Taksiye bindim ve ızdırap başladı.
Üsküdar zaten hiçbir zaman sevdiğim bir yer olmamıştır. Yobaz olarak rahatça isimlendirebileceğim bir sürü pis adamın ortalıkta dolaştığı, dolmuşçularının insanları taciz etmekten çekinmediği pis bir yerdir benim için Üsküdar. Anadolu yakasında sevdiğim pek çok yere ulaşım için kullanmasam ve sevdiğim ile ilk buluşmamı orada yapmış olmasam; Fatih veya Zeytinburnu gibi haritadan sildiğim yerlerden biri olurdu Üsküdar.
Neyse bu ızdırap olarak tanımladığım şey; Üsküdar meydanda varolan yuvarlak kavşak etrafında 45 dakika mahsur kalmamdır. Gerçek anlamda bir alıkonulma söz konusu. Kımıldamak mümkün değil, taksiden inip yürüyeyim ilerde başka bir taksiye bineyim desem o da söz konusu değil. Bu sıkışıklıktan en az benim kadar sıkılan taksici polisi aradı. Mevkimizi belirtip bir ekip istedi. İnsanların bu sıkışıklıkta dellenip, birbirini hırpalaması an meselesi idi. Ancak polisin verdiği cevap bu halkın, yedikleri her halta, yaptıkları her hatalı davranışa rağmen polisi tutunabilecekleri bir dal olarak görmelerinin hata olduğunu tokat gibi hissettirdi.
"Polis molis yok amına koyayım, yol açılır birazdan." dedi telefondaki polis.
Tam artık korna seslerinin, Beşiktaş İnönü Stadı'nın sahip olduğu desibel rekorunu geçeceğine inanmaya başlamıştım ki, taksici abi delirdi. Tüm boşlukları arabanın sağını solunu vurarak da olsa değerlendirdi. Elinden geldiğince gazladı, solladı, korna çaldı, sellektör yaptı. Trenin kalkışından 4 dakika önce beni Haydarpaşa'ya yetiştirdi. Trene atlayayım dedim, kapıda ki görevlimsi git bileti çıkarttır dedi. Oysa ki ben biletim olmasına rağmen kaçak binmeyi göze almıştım. "Tamam o zaman ama iki dakika beklet, hemen geliyorum." dedim. "Tamam, bekleticem." dedi. Gittim, bileti çıkarttırdım ve döndüğümde tren yoktu. O şerefsiz adam da yoktu.
Lafın özü; Pazar günü alakasız bir saatte 20 metrekarelik alanda 45 dakikam harcanıyor ve trenimi kaçırıyorsam, sikmişim metrobüsünü de, rte'sini de.
10 yorum:
yazının başında yalnızca bir pazar trafiğinden bahsedeceğini sanmıştım ve ben de ne zaman eve pazar günü trafiğinden yakınarak girsem babamın "hadiya pazar günüde mi trafik var artık, eskiden bomboş olurdu yollar pazarları" geçmiş bildirisinden bahsederek gerçekten gitgide boka sardığından söz edecektim ama sen bu zorlayıcı günün sonunda birkaç boyun kırmadan evine gelip birşeyler yazabiliyorsan bende ironik bir şekilde mutluyum.
aslında polis söylediğini gerçek anlamda gerçekleştirse, gerçekten polis molis olmasa amına koyayım, anarşi alıp başına yürüse nolur diye düşünüyorum da bundan kötü olmaz gibi geliyor.
yoksa karakolda internet hakkını mı kullanıyorsun ?
yapılan metro çalışması nedeniyle ırzına geçtikleri o yol benim de canımı yaktı çok.. uygun olanın, bi 150m kadar yürüyüp oradan taksiye binmek olduğunu bilseymişsin keşke..
@zaphod
ya cidden bir kaç kafa koparcaktım ama dedim ya gardaki şerefsiz görevlimsiyi yakalayamadım. anarşi tek çözüm ama kıvılcım yok alevi harlayayım....
@-2
daha önce de orda trafikte kalmıştım ve bunu bilerek süre ayarladım. ama 45 dakika aynı yerde kalmak tahmin sınırlarımı zorladı.
polis nefreti tamam da tren kimseyi beklemez.
çölde gezen diye adın olursa böyle de bahtın olur. Yürü git işine be adam!
eskişehir yollarının uzman isimlerinden suda balık hatanın sende oldugunu söyledi. zamanlama yanlış, güzergah yanlış, bilet no bilmemek hata... diye de sıraladı
oha!! arkamdan konuşulmuş farkında değilim...
güzergah evet yanlış.. karaköy'e taksi - vapur tercih edilmeliydi. lakin bilet no falan demedim.. arkadaşlar götlerinden uydurmasınlar..gelip sorsunlar..açıklayalım.
Yokluğumda cevap veremediğim yorumlar olmuş. Vereceğim cevaplardan birini Suda Balık zaten vermiş, götünden sallayanları ayıklatmış.
Derdimin trenin beni beklememesi olduğunu bazı arkadaşlara belirteyim. Trenin beni beklememesi dert ediceğim birşey değil, aksine isteğimdir. Benim derdim başka...
Varlığını nickime sataşmaya çalışarak ispatlamayı deneyen, karakterini nickinin anlamından tahmin edebileceğim kişiler de blog a hoşgelmişler.
blog insanların gerçek yüzlerini görmem konusunda çok yardımcı oldu. suda balık beni şaşırttı. peki hayatında tren bileti görmemiş bi adam nerden biliyor bilet nosu falan, bilet almana gerek yokmuş, bilet noyu bilseydin seni alırlarmış trene.
neyse götüm sizin kulagınızdan iyidir
Bir seferinde benimde aynı şekilde trafik yüzünden treni kaçırmam an meselesi olmuştu. Değil sizin gibi 4 dakikam, trenin kalktığı an istasyondaki perona varabilimiştim. Tren henüz çok hızlanmadığından koşarak yetiştim, ve trende kapıda duran koştuğumu gören 2 kondüktör beni kollarımdan tutup trene attılar. Elimdeki kontrol ve bilet nosunu kondüktere verdiğimde İzmit'e gelene kadar telsizle bir istasyonu arayıp biletimi kestiler. İzmit'e varana kadar restoranda oturdum hepsi bu. Aklınızda bulunsun trene geç kalıyorsanız direk binin, kontrol nosunu verip kimlik gösterdiğinizde bilet kesim işi halloluyor zaten. Birde keşke üsküdar motoru yerine kadıköy vapuruna binseymişsiniz o zaman geç kalmazdınız. Ayrıyeten Üsküdar'ın meydan trafiği çok meşhurdur. Meydandan bir kaç dakika yürüyüp bir vesayite yada taksiye bindiğinizde pek trafik olmaz ama meydan genelde felçtir.
Yorum Gönder