25 Ekim 2010

Bilemedim

Biri bana bunu açıklasın? Gerçekten, biri bana fakir bir afrika ülkesine gidip etrafta donuyla gezen aşırı zayıf ya da anormal göbekli çocuklarla fotoğraf çektirmenin, üstüne bir de fotoğrafı çektirirken eşekler gibi sırıtmanın nedenini açıklasın.

The Question


Allen Iverson geldi Beşiktaş'a. 1 yılı opsiyonlu 2 yıllık sözleşme imzalıyomuş.

Sorum, bu adamın takımda ne kadar kalacağıdır. Bilen olursa ve şayet bunu o zamana kadar unutmazsak kendisine bir iki bira ısmarlarım. Ki ben "o zamana kadar"lık bi gelecek göremiyorum nedense.

16 Ekim 2010

COMMUNITY BICYCLE WORKSHOP


Dünyanın birçok yerinde ve özellikle ABD'de gerçekleşen süper olay. Şimdi iyi kötü bir bisikletiniz var. Şehir içinde ulaşımı bisikletle yapmayı seviyorsunuz. Fazla teknik bilgi sahibi de değilsiniz ki olmanız da şart değil ama olsa daha iyi olur çünkü sevdiğiniz şey hakkında fazla şey bilmemek ayıp kaçar. Bulunduğunuz şehirde de, hatta mahallenizde böyle müthiş halka açık atölyeler var. Tamamen gönüllüler sayesinde ayakta kalan, masrafların paylaşıldığı organizasyonlar. Buraya gidip bisikletinizin tamirini yapıyorsunuz, daha bilgili kişilerden teknik detaylar öğreniyorsunuz, bisiklet tasarımlarını karşılaştırıyorsunuz, yedek parça temin edebiliyorsunuz hatta bisiklet takasları yapabiliyorsunuz. Ayrıca tüm bunların yanında oraya gelen insanlarla(bunlar aynı mahallede oturup sık sık gördüğünüz ama hiç tanışmadığınız kişiler olabilir) sosyalleşiyor, hatunların bisikletlerine yardım edip gönüllerini kazanıyorsunuz. Türkiye'de böyle birşey var mı diye araştırdım bulamadım. Bence Eskişehir'e çok yakışır böyle bir olay. İnsanlar başlamak için biraraya gelemese bile belediye önayak olabilir. Bu linkte ABD'deki atölyelerden birinin websitesi var. Bu linkte de tüm dünyadaki atölyelerin sıralı tam listesi var. Tabii önce milleti bisiklete alıştırmak lazım. Maraş'ta 1 kişi bile binmiyor lan.

60m2

















(advertorial)
Ekşi Sözlük radyosunun hayatıma kattığı güzel insan Türker, herkesin hayal edip gerçekleştiremediği şeyi yapıp bir canlı performans mekanı/bar'a ortak olmuş.
60 m2 adına sahip bu güzel mekanda sıklıkla jazz sanatçıları performans sergilemekte. Henüz hızı ile baş döndürmeyen bu mekanı biraz olsun itmek isterseniz.. ki isteyin ne olacak ki .. mekanı Benetton'un arasında, sağdan ikinci binada (Mis eczanesi üstü) bulabilirsiniz.
Bu güzide mekana giderek bir çok ünlü insan ile karşılaşabilir "60 m2'yi mesken tutan ünlüler", soft jazz melodileri eşliğinde arkadaşlarınızla sohbet edebilir; dans edebilir; hoşça vakit geçirebilirsiniz.
Artık sahip olduğunuz bu bilgiler ile cadde ortasında alevlenen "Nereye gidilmeli" tartışmalarını söndürmeniz dileğiyle esen kalın efendim.
(advertorial)

8 Ekim 2010

A MİLLİ FUTBOL TAKIMI

Ya o kadar umurumda değil ki artık milli takım, bu kadar olur. O kadar ki bu kadar olur yani. Neyse, rakibin futbol oynamasına engel olmaya çalışan, bunu da başaramayan öyle düz bir takımız resmen. Bazı tespitlerim var ve buraya yazmaya karar verdim ki, gelecekte oğluma “işte baban böyle bir sitede istediğini yazar, çizerdi. Öyle muhteşem bir gücü, hitabeti, insanlar üzerinde etkisi vardı ki millet sıraya geçer taşaklarını yalardı” derken bu yazımı da diğerleri gibi gözüne gözüne sokayım.



Neyse dediğim gibi işte milli takım o kadar umrumda değil ki tespit bile yapmaktan vazgeçtim. Ama iki kelime de etmeden duramıcam;

  1. Bu Nuri Şahin necidir yahu? Nedir mevkisi? Ne iş yapar?
  2. Kaptanı emre olan bu milli takıma daha ne kadar tiksinmeden bakabilicem? ( bunu da millete çirkeflik yapmadığı, küfür etmediği, tüküre tüküre tehdit etmediği bir maç sonrası yazıyorum ki tavrımın netliği ortaya çıksın. )
Daha sorarım da, dedim ya “belim ağrıyor”.


Bu arada kusura bakmayın sevgili blog yazarları ve takipçileri; bu aralar çok sık yurtdışına seyahat ettiğim için yazmaya çok zaman ayıramadım yae. Ama en yakın zamanda bir iphone 4 edinip “şu an Budapeşte’deyim. Hatunları çok cıvırmış, kaleler falan…” diye sizlere YURTDIŞI izlenimlerimi aktarıcam.



Öpüyorum hepinizi. Hastasıyım...

7 Ekim 2010

Aber Warum?



Adam tekerlekli sandalyesiyle asansöre doğru yaklaşır. Kadın bunu görmesine rağmen kapıyı kapar. Adam sinirlenir. Ve harekete geçer...

VE TRAP2010




her sezon yepyeni tasarımıyla karşımıza çıkan trapano ayakkabıları bu sene de şaşırttı, önceden basına sızan aday modellerden tamamen ayrı trapostal* modeliyle aralıkta raflarda... trapano bundan giyecek...
*isim hakkı en iyi izleyicimiz sezin'e aittir.

hatay havaalanı



uçaktaki yolcuların avrupa köylüsü olduğu zamanda bile spider solitaire oynayan pasaport görevlisi, ve bu uluslararası havaalanına iniş yapan manchester united'a sponsor olan thy uçağı...
fotoğrafları çeken trapano ile "çirkin" avrupa köylüsü arasındaki diyaloglar;

avrupa köylüsü - yeah great, send me via bulutut ( ne lan bu emir kipi, hani pliz bi so kaynd, köylü işte, bunlar sabun kullanmaz ha, sadece gülerler)

trapano- olağanüstü trapano mimikleriyle "evet trapano benim, aynı uçağa binebiliriz, ama seninle muhabet edemem "çirkin" köylü" bakışı

avrupa köylüsü- send me via bulutut

trapano- bulutut no working ( "ne kadar çirkinsin lan, iyiki çok çocuk yapmıyosunuz, ögh" bakışlarıyla)

ANADOLU KAPLANLARI

İçime köşe yazarı kaçtı. Durduramadım kendimi. Bir oturuşta yazdım. Biraz siyasi bir yazı oldu. Rahatsızlık verebilir. Gelecek tepkileri göğüslemeye hazırım.Ateşten gömlek giyerek(tamam lan abartma)

Son zamanlarda dikkat ettiniz mi bilmiyorum, Anadolu'da acayip bir girişimci ruh yükseliyor. Herkes Kayseri'li esnaf olmuş neredeyse. Müthiş bir ihracat var. Dünyanın her yerine mal yolluyorlar. Doğal olarak da zenginleşiyorlar. Krizin teğet geçmesinin de en önemli sebeplerinden biri bu. Şimdi bu zenginlerin önemli bir özelliği var, o da muhafazakar olmaları. AKP de onların dilinden çok iyi anladığı için gelişmelerinde büyük rol oynuyor. Kemalist zihniyet de biraz zayıflayınca kendilerini daha rahat hissetmeye başladılar, istikrara kavuştular, o da var tabi. Cemaatin yurtdışı bağlantıları da çok yardımcı oluyor. Hatta çok fazla dindar olmamasına rağmen iş alanını genişletmek için cemaate yakın duranlar var. Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet eliyle zenginler oluşturulup burjuva sınıfı yaratılmaya çalışılmıştı. Fakat bir sınıftan bahsedilecekse, asıl burjuva sınıfını oluşturacak olanlar muhafazakar Anadolulu zenginler olacak. Çünkü onların gelişimi aynı rönesans sonrası Avrupa burjuvası gibi doğal seyrinde ilerliyor, zorlama şekilde değil. Bu insanlar hem kendilerine hem de çevrelerine dinamizm getiriyorlar ve Türkiye'nin büyümesini önümüzdeki yıllarda büyük ölçüde onlar üstlenecek. AKP de uzun yıllar iktidarda kalacaktır tabi , çünkü bu ortamı hazırlayan tek parti onlar ve yakın zamanda onların yaptıklarını yapıp üstüne koyabilecek vizyonu gösteren bir parti çıkmadığı sürece %40'lar civarında oy almaya devam edecekler. Tayyip'ten bağımsız güçlü bir omurgaları var. Avrupa birliği konusunda, Kürt arkadaşlar konusunda ortalıktaki partilerden hiçbiri çözüm üretebilecek konumda değil. Her hareketleri doğru olmayabilir, daha sonuca da ulaşmadılar ama adamların olayı belli. Uğraşıyorlar en azından. Dünya çapında üne kavuştular artık. Türkiye'de rakip olabilecek parti zaten yok şu anda. Zaten CHP hala niye yaşıyor anlamış değilim. MHP'nin de 41.yılı kutlu olsun.

Neyse, şimdi bu muhafazakar Anadolu burjuvazisi demişken kendileriyle ilgili bazı meseleler de var tabi. herşey güllük gülistanlık değil. Zaten ne dedik yukarda iş daha bitmedi bitmez de,çözülecek yeni meseleler çıkar mutlaka, yanlışlar da olur ama yol belli, yol güzel, bunun üstüne gidilecek. olay bu. Benim aklıma gelen iki mesele var örneğin. Birincisi, Türkiye'yi montaj sanayii, başka ülkelerin atölyesi olmaktan çıkarıp kendi teknolojisini üretecek konuma getirecek vizyona da sahip olmak gerekiyor. Bunun için de önce bilim yapılması gerekiyor. bilimi kim yapacak? Zeki çocukların birçoğunu cemaat kapmış durumda. Okutuyolar, üniversite bitene kadar yardım ediyorlar falan ama bu çocukları devletin kademelerine yerleştirmeye uğraşmak yerine bilim yapmaya yönlendirseler sonra da muhafazakar girişimcilere entegre etseler ortaya çok daha muazzam bir sonuç çıkabilir. Kendi teknolojimizi satamadığımız sürece büyüme sınırlı kalacaktır. Kendi markamız olsun lan.

Bir diğer konu da muhafazakar zenginler oluşmasına rağmen bir burjuva sınıfından bahsetmenin mümkün olmadığı. İstanbul burjuvazisi de zaten sınıf değil para harcayacak yeni yer arayan bir topluluk, sınıf olabilmesi için kendine has zevkler yaratıp para harcama kültürü geliştirmesi, zevk sahibi olması ve şehir yaşamını yönlendirip değiştirecek güçte olması gerekir. Bir şehri burjuvalar yönetir hatta yönetmelidir. Belediye başkanı bu sınıftan çıkmalı ve kendi sınıfının kültürü doğrultusunda şehri düzenlemelidir. Şehrin "grassroot"u bunlar olmalıdır. Türkiye'de bu sınıf olmadığı için(işçi sınıfı falan da yok gerçi, az biraz memur sınıfı var anca) bundan bahsetmek biraz ütopik oluyor. Başka modeller de nadiren mümkün olabilir, mesela Eskişehir memur şehridir ama öğrenciler vardır ki şehrin "grassroot"u öğrenciler olmuştur. Şehir hayatının şekillenmesinde burjuvaların açığını kapatırlar, çünkü bir altkültürleri vardır ve onların dilinden anlayan bir belediye başkanına sahipler.

Muhafazakar zenginlerin de böyle bir sorunu olabilir çünkü yakından da bildiğim şekilde Anadolu'nun muhafazakar günlük yaşantısı yanlış olmamasına rağmen eksiktir ve özellikle gençler için biraz sıkıcı olabilir. Ellerine de çok para geçince bu parayı harcama kültürü geliştirmeleri, yukarda bahsettiğim gibi buna göre şehir yaşantısına yön vermeleri gerekir. Ancak o zaman bir sınıftan bahsedebiliriz. Somut ekonomik gelişmeyi beşeri düzeye de taşırız böylece. Kayseri,Gaziantep vs. gibi büyük şehirler de birbirine benzemek yerine ayrı ayrı çekim merkezleri haline gelir. Bunun için bir müslüman aydınlanmasına gerek var sanırım ama ben güveniyorum bunu da gerçekleştirebilir bizim anadolu kaplanları.

Lafı bağlamak gerekirse Türkiye'yi uzun süre taşıyacak topluluk muhafazakar Anadolu burjuvazisidir. Bu ortamı yürütecek tek iktidar da AKP'dir. Muhafazakar olmalarına rağmen global anlamda Kemalistlerden çok daha özgürlükçü,hoşgörülü ve vizyon sahibidirler. Aziz Nesin'den alıntılar yapıp kendi gibi düşünmeyenlere hakaret etmemeyi, sportif bir olayda kel alaka bir şekilde "kim olursa olsun" ülkenin başbakanını yuhlamamayı bilirler. Kemalistlerin devlet hakimiyetinin yavaş yavaş kaybolması bile ülkenin geleceğine umutla bakmaya yetiyor. Bir de adam gibi bir muhalefet partisi çıkarsa işler daha da rayına girer.

PS:İsveç'e, kömür efendiyi yerinde tespit etmeye,memleket havası götürmeye gidiyorum. İletmek istedikleriniz varsa söyleyin ileteyim.Ciao

1 Ekim 2010

Yapmicaktın olm

Starbucks'tan fair trade kahve alarak Kolombiyalı kahve üreticilerini kalkındıracağına inanan, afrikada iki tane sıska zenci veledi kucağına alınca yoksulluğun biteceğini sanan isveçliler (i küçük) sözüm size!

Benim ülkenize gelip 2 hafta tatil yapıp evime döneceğime neden inanamadınız lan!!

orospu çocukları!

ibneler!!

Herkes Yazıyor  © 2009