2 Kasım 2011

Dalga Boyu Re-United

Çok sevgili Herkes Yazıyor ahalisi,

Türlü talihsizlik sonucu, çok sevdiğim, bağrıma bastığım radyo programım "Dalga Boyu"nu yapamaz hale gelmiştim bir sene kadar önce. Zamanın hızla akıp gittiğinin kanıtı olarak kullanabileceğim bu zaman aralığında işleri biraz olsun düzene koyduğumdan olacak; ne taklalar attığım ama hala hiç kimsenin zerre umursamadığı programıma geri dönmeye karar verdim.
Eski partnerim Rumblefish'in boşluğunu genç shoegaze'ci Loveless ile doldurarak, dönüşümlü şekilde, Cuma gecesi (yani cumartesi) 1:oo'de yayında olacağız.

Podcastler düzenli olarak eklenecek...tacizler artarak devam edecektir.
Bilginize..

pes 2012'de soundtrack olarak kullanılan bir Foals çalışması ile veda etmek istiyorum. Mundar etmişler güzelim şarkıyı. Çoluk çocuğun oyuncağı, maskarası etmişler.

8 Eylül 2011

Update

İnsanın hayatı iyi veya kötü yönde birden değişebiliyor. ESOGÜ bünyesindeki odamdan yazıyorum size bu satırları. Bildiğin kocaman oda... 1 normal masa, 1 bilgisayar masası, 1 raflı 1 rafsız dolap, 1 sehpa ve 3 sandalyeli odamda.. 1 telefon ve 1 küçük bilgisayarım ile ben, bütün katta yalnızım ve "Yankı" konulu sarsıcı bir tez yolda diyebilirim. 9-17 memuriyeti de tatmak varmış şu hayatta..

Derecem 6/2...Kadrom 33/a.

Ben yazsınlar diye bekliyorum ama yazan yok hiç. Hayatımda tanıdığım en İstanbul'lu insan olan -2 kendisine gitti Bursa Orhangazi'de iş buldu ve Yalova'da ikamet ediyor şu anda. Evli ve iki çocuk babası.. İngilizce ve Almanca biliyor.

Zaphod desen gitmiş hiyerarşinin köpeği olmuş. 18 mart kafası yaşatılıyor zorla. Trapano ile ziyaretimiz yakındır.

Bir iki post öncesinde ütopik bir iş anlayışından bahseden bonsai midilli de iş buldu. Gayet realist bir büroda... Batık Amerikan gemilerinin parsasını topluyor kendisi. Evet...simsarlığa başladı. Tanıyamıyorum kendisini. Siyah camlı arabalar, siyah giyen adamlar moduna büründü. Sonu hayır olsun.

Şerbetçi de (hayatımda ilk defa bu kalıbı hakkı ile kullanacağım için çok mutluyum) bir arkadaşın açmak üzere olduğu Irish Pub'da çalışacak barmen olarak.. Happy Hour'larımın, günlerimin, gecelerimin geçeceği (Peyote Eskişehir ile paylaşır) bu saçmasapan güzel yeni mekana tüm sevdiklerimi davet etmekten...aramızda görmekten şeref duyar. Herkesi gözlerinden öperim.

ps. Yöneticilik istiyorum. Bomboş oturuyorum odada.

29 Temmuz 2011

Chapter One - Full Physical Examination

Devletimiz sağolsun.
AIDS, Hepatit B, Hepatit C ve Frengi olmadığımı öğrendim. Kalbim normal atıyormuş. Kulaklarım ve gözlerim ise varını yoğunu ortaya koyup, sahada basmadık yer bırakmıyormuş.
Frengiden çok ümitliydim. Normale basmayan kafamı nedenlendirecektim.
Tıp hala karşımda çaresiz. Bu muammayı çözmek için daha çok çalışmaları lazım. (1,5 saat öğle arası fazla)
Çekilen eziyete değerse...güzel günler beni bekliyor. Stay tuned.

29 Haziran 2011

AKVARYUM


İstanbul akvaryum açılışına yoğun katılım, 70 balığın ölmesi ve balıkların ziyaretçilerin havuza attığı paraları yutmasıyla sonuçlandı.


Erdoğan'ın ilk üç günki ziyaretlerin ücretsiz yapılacağını ve bu hafta boyunca ücretlerin yarı fiyatına olacağını açıklaması üzerine, akvaryumda izdiham yaşandı. Ziyaretçilerin flaşla fotoğraf çekmesi sonucu 70 balık öldü, Twitter'da yazılanlara göre balıkların olduğu havuzlara atılan "dilek paralarını" balıklar yuttu, bazı ziyaretçiler vatosların kafasına pet şişeyle vurdu, müren balıklarının bulunduğu havuza ziyaretçilerin elini sokması üzerine havuzun etrafına bariyerler kuruldu.

Radikal'den Ayça Örer yaşadıklarını bianet'e aktardı: "Ücretsiz girişler izdihama yol açtı. Tropikal bölümde yer alan birkaç canlı ellenmeye çalışıldığı için kaldırıldı.İzdiham yüzünden bir sürü insan evine dönmek zorunda kaldı. Ambulans sayısı arttırıldı ve çevik kuvvetten yardım istediler."

Örer, tematik akvaryumla ilgili izlenimlerini Twitter'da (@aycaorer) şöyle ifade etti: "Florya'da yeni açılan akvaryumuna gittik. Dün 50 bin kişi gelmiş. Tropikal bitkileri sökmüş, vatosların kafasına pet şişeyle vurmuşlar. Müren balığının akvaryumuna eğilip kolunu sokanlar olmuş. Bütün akvaryum çevrelerini birer metre bariyerle kapatmışlardı. Balıklar da korkmuş olmalı ki, bir türlü cama yaklaşmıyorlardı. Bir 'büyük' balık yakalamak için Muhsin 10 dakika bekledi. Bir de havuza para atma var tabii... Bazı balıklar paraları yutunca hastalanmış, özel bakım odalarına kaldırılmış... Görevliler nefret etmişlerdi 'halktan'. 'Bedava günler bitene kadar burası yıkılmazsa iyi' diye konuşuyorlardı. Antartika odasındaki buzula sarılıp fotoğraf çektirenleri görünce hak verdim. Bir de denizaltı odasında akvaryum camını itmeye çalışanları..."

9 Haziran 2011

İstiyorum.

İşsizim uleyn. Buradan devlet büyüklerine, küçüklerine, mini mini yöneticilere sesleniyorum. İş istiyorum, aş istiyorum, kaliteli bir yerde istihdam edilmek istiyorum. tatilde yurtdışı planımı gerçekleştirmek, aylığı 200 lira olan spor salonu ücretimi ödeyebilmek istiyorum. Para kazanirken iyiydi tabi. Tabi. Özel sektörde de devlette olduğu gibi mayışımı peşin peşin alıp çalışmak istiyorum. Ac bilaç bir ay ise gidip gelmek istemiyor, kendime yazdan mütevellit renk renk kıyafetler istiyorum, kadın tutup evi dip köşe temizletmek, panjur denen o pislik yuvasını teek tek temizletmek istiyorum. Kapadokya'da balon turu yapmak istiyorum, boyumun bir 10 santim kadar uzamasını, saçlarımın hep fönlü kalmasını istiyorum. Kitap okurken zamanı kapatmak istiyorum, gece geç yattığımda sabah erken kalkmak istiyorum. Bir de hiç hediye seçmeyi sevmem, elimle şıklattigim an uygun birseyler gelsin işte istiyorum. Ve en önemlisi, hayatım böyle aylak aylak geçsin, bir sevgilimle bir annemlerle olayım bazen ise hep birlikte olalim istiyorum. Ama öyle bir yeteneğim olsun ki, gezerken para kazanayım istiyorum. Sayın seçim yatırımcıları, duyun yardım çığlığımı. Galiz (yeni öğrendim) sözlerle ortalığı kirletmek yerine isteklerimi vaad edin bana. Devletin görevi, vatandaşlarının refahını sağlamaktan başka birsey değil ki, bunun için kuruldu. Evet.

20 Mayıs 2011

bitti


T: RUSYAYA VİZE KALKMIŞ
U: VİZE NE ABİ?
T: ÜLKEYE GİRİŞ İÇİN İZİN BELGESİ..
U: TÜH YA BEN RUSYAYA GİDECEKTİM:(
T:??

AMSTERDAM YAZAN OTELİN ÖNÜNDEN GEÇERKEN...
U: ŞU MİMARİYE BAK TAM BİR İNGİLİZ
T: ??

TVDE ZAP YAPARKEN..
U: SAKIN ŞİMDİ SİYASET AÇMA POŞET..
T: YOK YOK RAHAT OLUN, SİZLE O HATAYI YAPMAM ( HAYVANİ GÜLÜŞMELER )
U: BOL ...Lİ OLSUN..
T: TAMAM BU FİLM (PRESTİJ) TAM SENLİK...
U: UUUVV
KADININ GÖRÜLDÜĞÜ İLK SAHNE..
UUUU: ALALALALALA OOOUU
T: ??


KOĞUŞTA..
T: BEYLER HADİSE!
U: VAYY OOOO HHAA ( AZGIN HAYVANİ SESLER)
T: AHAHAHA

T: KOMUTANIM SİZ NİYE ÖGLE YEMEĞİ YEMİYORSUNUZ?
K: SEN BENİM HİÇ ÖĞLE YEMEĞİ YEDİĞİMİ GÖRDÜN MÜ? BEN KAHVALTI DA ETMEM ( HERGÜN SİMİTİNİ MASASINA BIRAKAN BENİM)
T: YOK
ERTESİ GÜN BAŞKA Bİ ERE
K: BEN AKŞAM YEMEĞİ YEMEM..
T:???

Ç: KOMUTANIM JAPONYADAKİ RADYASYON YAĞMURLARI TÜRKİYEYE ULAŞMIŞ
K: ( BİR ELİ BULUT, DİĞER ELİ DÜNYAYI FARZEDEREK ) DÜNYA DÖNÜYOR, BULUTLAR GÖKYÜZÜNDE SABİT ULAŞMASI NORMAL
Ç: HAAA
T: ???

24 Nisan 2011

21-22 mayıs

zaphod şerefsizlik yapma sende gel... çok güzel olacak...

19 Nisan 2011

İBRETLİK HİKAYE

Bunu bir arkadaşım anlatmıştı. Babası son yıllarda sigara yerine sarma tütün almaya başlamış. Özellikle emekli olduktan sonra iyice artırmış sigarayı. Gümüşsuyu'ndaki evin az buçuk boğazı gören balkonuna çıkar gün boyu sarıp sarıp tüttürürmüş. Tütünü sararken elleriyle beceremediğinden kendine ufak bir sarma aleti almış. ortasına filtre ve tütün konulup kağıdı hızlıca saran aletlerden. Neyse, Selami Bey 4 yıl boyunca kullanmış o aleti. Zamanla tabi aşınmış kağıdı ve sonunda iflas etmiş, ortasından yırtılmış. Yırtıldığı gün bizim arkadaş babasıyla balkonda karşılıklı oturuyormuş. çocuk aleti alıp çöpe atmaya yeltenirken babası tutmuş kolundan bunu ve;

- oğlum napıyosun?
- baba, öldü gitti işte çöpe atıyorum.
- olur mu? bak dinle. ben yıllardır en güzel dakikalarımı şu balkonda sigara içip manzarayı seyrederken yaşadım. en güzel fikirlerim o anlarda yeşerdi. Bunları yaparken, benim en büyük yardımcım o küçük alet oldu. o olmasaydı, eksik kalırdım. o yüzden bende çok emeği var. bütün bunlardan sonra götürüp çöpe atamam.
- baba cansız alet. nerden bilicek?
- olsun. o cansız olabilir ama ben canlıyım. vefasızlık yaparsam ben rahat edemem. şimdi gel benimle.

böylece aleti de alıp dışarı çıkmışlar. yolun aşağısına doğru biraz yürüyüp yolun sağında bir ağacın dibine gelmişler.

- ee, niye geldik buraya?
- ben balkonda düşüncelere dalarken en çok bu ağaca bakmayı severdim. ince bir yay gibi süzülen yaprakları o kadar zarif durur ki, bakmaya doyamam. o yüzden şimdi bu aleti ağacın dibine gömücem. hakettiği yere. buraya baktıkça onu da anıcam.

aleti gömmüşler, başına da bi kazık çakıp, bişeyler söyleyip eve dönmüşler.

evde anne karşılamış bunları, "noldu , nerden geliyosunuz?" derken, bizim arkadaş "cenazeden geliyoruz" demiş. kadın panik yapmış tabi ay kim öldü diye, sonra durumu anlatmışlar etraflıca. kadın dinlemiş, dinlemiş sonunda da gülerek şöyle demiş;

- e ben o kağıdı dikerdim geri, n'olcak ki?

O günden bu yana Selami bey oksijen yetmezliği tedavisi görüyor. Sigarayı da bıraktı. Acil şifalar..

15 Nisan 2011

Bodrum'dan bildiriyor..

Bodrum'da üçüncü haftamı tamamlamak üzereyim..
Bulunduğum Torba semtinden Bodrum münibüsü hergün şaşmadan 20dakikada bir geçiyor,sinema salonunda en fazla beş kişi oluyor,konser çok olmuyor olsa da Kule Bar'da (http://www.kulebar.com/) rock partiler oluyormuş tüm gençlik ordaymış,trafik yok,korna yok,huzur hat safhada,hem atv hem de europe atv olarak her kanalda bu uygulama olan bir televizyonum var,fastfood yok her gün yemek yapmak zorunda kalıyorum,akşamları sitede ses yok,arada gelip bekçi beni kontrol ediyor ve her seferinde şu dialog yaşanıyor;
Bekçi Mithat (M)- ...iyi akşamlar!
Ben (B)- ooo iyi akşamlar Mithat Abi!
M - Naaptın, iyisin? sesin çıkmadı bugün!
B - iyi ya bildiğin gibi.
(Bi müddet sessizlik)
M - Oldu hadi iyi akşamlar
B - İyi akşamlar Mithat Abi

Tüm bu güzel şeylerin yanında (bu göreceli bir şey tabi) İstanbul film festivaline katılamamamış olmanın,efes one love'da Suede,Editors,Cake dinleyemeyecek olmanın(..vs) burukluğu var.

Bodrum'a gelecekler için birkaç tavsiye de vereyim, yemek için Bodrum marina'da bulunan Sünger Pizza (haliyle pizzaları ve çökertme kebabı) ve İstanbul'da zibil gibi açılan Starbucks tabi Bodrum'da bir tane var o da kale manzaralı baya güzel olmuş.
Şimdilik bu kadar.

13 Nisan 2011

A Stroke

Yine aylarca sessiz kaldım diye "başım sıkışık" diye düşünmeyin.
Hayatı rutine bağlamış, haftalık takvimler şeklinde yaşadığımdan yazacak bir şey bulamıyorum. Bu haftasonu blogumuz bir demirbaşını daha TSK'ya emanet edince bir görüneyim dedim "Sahipsiz değil buralar" diye. Zira bir önceki postta bir "çağrı" görmüş üstüne gitmemiştim. Yorumlarınız ile çok değerli yazarımız Öylesine'yi üzmüş ve sinirlendirmişsiniz. Kendisi blogumuzun değerli bir üyesi... moderasyon olarak sert kararlar almayı, ahkam kesmeyi özlediğim şu günlerde beni sonsuz geyik potansiyelimle başbaşa bırakmayın; akıllı olun istiyorum.

Zaphod denilen adamdan bahsediyorum. Konya'ya yedek subay olarak yolladık 2-3 aya kalmaz buralarda dolanmaya başlar yani. Özgür ve rütbeli kendisi. Hayırlısı olsun.

Strokes yeni albümü Angles'ı çıkardı bu arada. 2001 yılında hem Metallica hem de Radiohead'in albüm çıkardığı hafta Billboard listelerine 1 numaradan girip dikkatimi çekmişti bu babayiğitler. Çok da güzel albüm yapmışlar yine.. Bir önceki rezillik gibi değil. Tavsiyemdir.

Bu arada bir eksiklik fark edenler için söyleyeyim...Trapano'nun kaybolan postları elimin altındadır. TSK'ın yazdıklarından ötürü kendisine soruşturma başlatacağı istihbaratını aldık. (Hakikaten dokunan yanıyormuş.) Lakin yakın zamanda modifiyeli olarak geri dönecekler.
Sağlıcakla kalın.

16 Şubat 2011

hazreti valentin


Anladığım kadarıyla blog "bir askerin anı defteri" olmuş,ama diyecek bir şey yok, sadece onlara sabır diliyorum.

Kazasız belasız atlattık malum günü,birtakım insanların "ne kadar da abartılıyor bu gün,israf başka bir şey değil" deyip, bir taraftan da dışarda gezen çiftlere nefret dolu gözlerle baktığı günü.Ben de hakkımı, yeni aldığım göze hiç de estetik gelmeyen,altı yaylı gibi olan neyse ki bastıkça ışıkları yanmıyor olan yürüyüş ayakkabılarım ve adım sayıcımla Beşiktaş-Rumelihisarı arası yürüyüşten kullandım.Çok fazla sevgili, günlerini geçirmek için benim yürüdüğüm parkuru seçmemişti,tek tük..Neyse Beşiktaş'tan başladım, Galatasary Üniv.'ni geçtim, ortalık sakin, Ortaköy tabii ki bu unutulmaz günün, hazreti valetinin kutsal mekanı..Çok fazla koşamamama rağmen orayı baya hızlı geçtim..Ama güzeldi yaklaşık 98 dakikalık bir yürüyüş ve 12134 aerobic adım, ben de bugünün şanslılarındanım.

Ama düşündüm de bugünün adının "sevgiler günü" olması daha anlamlı,hani derler ya aşk her şeye karşı hissedilebilir çiçeğe böceğe vs (ki büyük bir aldatmacadır ama olsun), o halde bugünü işteş halden çıkarmalı ve yapım eki olan -li ekini kaldırmalı.Yanlış anlaşılmasın hiçbir problemim yok ne günle ne de sevgiyle.Sadece bir fikir beyanatıdır,saat 3:28 daha iyisi olamazdı.Neyse;

Herkesin sevgiler günü kutlu olsun.

14 Şubat 2011

içtimada

-ibrahim telefonun varmı?

-yok komutanım

-bak varsa söyle denetim de var yakarım valla

-yok komutanım

-kur'ana el basarmısın?

-basarım.

-trapano sende varmı?

-yok komutanım

-niye yok lan ben sana al demedimmi?

-daha gelmedi komutanım

-olum bak sen beni niye sallamıyosun. sende telefon olacak!!!

-emredersiniz komutanım.

-sende var mı? bak varsa oyarım ha!

...

12 Şubat 2011

Geldim

Nasısınız lan? 2 haftada 1 çarşıya çıkabilen biri olarak anca sizlere ulaşıyorum dicem de, daha önceki çarçılarda fln internet vb. "asker" olaylarıyla pek ilgilenmemiştim. malum nedenden ötürü. lakin bugün ben de bi askerim. iskender yemeye gittiğimiz yerde kasadaki adam kasaya geldikten 0.23 saniye sonra "görev yeri nere?" diye sordu. o kadar ki cevaplamam 5 saniye fln sürdü.

neyse, kendi askerliğime gelicek olusak, çok pis yatıyorum. öyle böyle deil. gece 7den sabah 7ye kadar silahlıkta görevliyim. 4 saatte 1 nöbetçiler geliyo. kalan saatler benim. termos aldım çayımı kahvemi içiyorum. 3 haftada 10 küsür kitap okudum sanırım.. neyse, nöbet tutmuyo oluşum baya kıyak çünkü ( 2 kere tuttum da, gece) gece yaklaşık -10 derece civarları oluyo hava. ve nöbet kulubesine girmek de yasak..

vakit kısıtlılığından dolayı şimdilik bu kadar gençler. gündüz koğuşun gürültülü olduğu ve uyuyamadığım günler dışında çok sakin çok yalnız adeta asosyal bi askerlik yapıyorum. hepinizi öperim

10 Şubat 2011

emir?


ANTAKYALIM '' Bilal Göregen & Erol Büyükburç ''
Yükleyen sonyazici. - Film ve TV kanalındaki diğer videolara göz atın

çok değerli HY cemaati, bu postun amacı tamamen arsızlıktır! vatan borcumu hergün internet kafeye gelip post girerek ödediğimi görmeniz için... tek sıkıntımın memleket özlemi oldugunu görmeniz için, yani bu görevi antakyada da yapardım.. ben de şaşkınım.. görevim sebebiyle askerlik havasına da giremiyorum. şöyleki:

k: trapano git üstünü değiştir

t: ne?

k: kamuflajı giy

t: yapmayın komutanım ya

k: giysene olum

t: ahah komutanım 1saat kalmış mesainin bitimine..

k: lan!!! git giyin dedim. emir olum bu emir!!!

t: emredersiniz de yani bir saat kalmış zor olur... nöbet de yazmadım kendime.. eşofman giysem?

k: lan olum emrediyorum git kamuflaj giy! sonra gel yanıma...

t: emredersiniz

20dk sonra...

k: niye giymedin olum!

t: komutanım zaten 20dk kaldı..

k: iyi a.k ne yaparsan yap!!

sonraki post: trapano-cemaatçi dialogları

7 Şubat 2011

NE KADAR DAYANILIR SİZCE?

T: TRAPANO
MÖYK: MAL ÖKÜZ YOBAZ KURYE


MÖYK: AYAKKABILARIM NASIL? BENCE GÜZEL SENCE?
T: HII EVET İYİYMİŞ.
MÖYK: BU OTEL ÇOK KAZANIYORDUR. SENCE?
T: HII EVET
MÖYK: NE KADAR KAZANIYORDUR SENCE?
T: BİLMEM İYİDİR..
MÖYK: BU ARABA ÇOK GÜZEL. SENCE?
T: HII EVET
MÖYK: NE KADARDIR SENCE?
T: 40BİN EURO
MÖYK: NE KADAR YANİ?
T: ÇARP 2 İLE GİTSİN.
MÖYK: HIMM COKMUŞ. SENCE?
T: EVET ÇOK OLUR BUNLAR..
MÖYK: AHAH NE KADAR ÇOK BENZİYORUZ YA SANKİ İKİZ KARDEŞ GİBİYİZ SENCE?
T: ??? AÇ MÜZİK AÇ TELEFONUNDAN..
MÖYK: YA EVET BENCEDE YOKSA YOL ÇEKİLMİYOR.
( İSMAİL YKDAN FACEBOOK ADLI PARÇAYI ÇALMAYA BAŞLAR..)
MÖYK: ABİ FACEBOOKUN VARMI?
T: YOK.
MÖYK: BENCE OLMALI ARKADASLARINLA KONUSUYORUZ VİDEO İZLİYORUZ. İYİ OLUYOR SENCE?
T: BENCE?? BİLMEM DÜŞÜNMEDİM. BOŞVER SEN ONU BEN SANA KEYİF YAPTIRACAM. KOŞ GAZETE AL ŞURDAN SİMİT ÇAY YAPALIM ŞU KAFEDE. SENCE?
MÖYK: ÇOK PAHALI OLUR BENCE YOLDAN ALIR YERİZ. SENCE?
T: BENDENSİN BUGÜN ÇOK KEYİFLİYİM. TADINI ÇIKARALIIM. (KEYİF MEYİF YOK TABİ).

6SİMİT 4 ÇAY: 8.5 LİRA VERDİM. GAZETELER, ORTAM İYİ GÜNEŞLİ AÇIK HAVA FLN.

MÖYK: BENCE YANLIŞ YAPTIK. BUNUN YERİNE 14 POĞACA ALIRDIK YOLDA YERDİK. SENCE?
T:???

KENDİ ŞAFAĞIMI GEÇTİM. GİTSİN BU ÇOCUK ARTIK!!! BU ARADA ATARSA 98 DİYORLAR...

4 Şubat 2011

TEMPO DI FINALE

1 Şubat 2011

yeniden

evet bu blogun hakkını veremedim, özür dilerim öncelikle.

Hayatımın en sorumluluksuz dönemini yaşıyorum, ne iş ne okul vs. Hiç İstanbul'da amaçsız zaman geçirmemiştim, pazar günleri benim için hiç haftanın herhangi bir günü olmamıştı.Haftanın yedi gün olduğunu yeni anlıyorum sanki :) Ama bu yükseliş devrinin de bir sonu olacak haliyle, neyse çok da düşünesim yok şimdi..Nerdeyse iki hafta sonra İf İstanbul başlıyor, bugün filmlere teker teker baktım. Bakarken, pazartesi günü oturmuş sadece bu işi yapıyor olmanın ne kadar da boş ne kadar da anlamsız olduğunu bir an düşündükten sonra, sanki yapacak daha iyi bir işim var dedim kendi kendime. Evet buradan da anlaşılacağı üzere kendimi pek rahat bırakmıyorum,ama alışacağım.
Neyse İf'e gelirsek, içlerinde baya güzel fimler var.Ancak gidilecek filmler özenle seçilmeli bu iksv film festivali gibi değil, biletler tuzlu.Neyse artık en fazla kaç filme gidebilirim bilmiyorum malum para kolay kazanılmıyor (hele şu ara hiç kazanılmıyor)..bilet satışı 5şubat'ta Mybilet'te..Herkese iyi geceler, iyi seyiler.

29 Ocak 2011

söz verdiğimiz gibi


kalk saati: 6.00
kahvaltı tıraş vs.
mıntıka saati: 7.00
içtima: 7.45
sivilleri giy, halkın arasına karışma saati: 8.30
kışlaya dönüş saati: 15.00 (kuryeye bağlı)
evrak kayıt zart zurt saati: 16.00
00.00-03.00 veya 03.00-06.00 nöbeti için yatış

hayatım bu, hergün böyle... şafak atarsa 108 heralde, atmazsa ... korum!!
*arkası da geçici yuvamız..

25 Ocak 2011

State the fact

Etrafım Captain Obvious'larla dolu...

Ecnebi dilinde söylendiğinde anlam kazanan kalıplardan o yüzden öyle geçtim.
Aralarına karışma fırsatı çıktı önüme... kaçırmayayım dedim.
-2 denilen insan evinden uzakta asker ocağında kutladı doğumgününü... dün.
Umarım günün biraz olsun kutlu bir tarafı olmuştur.
Günü ıskalamak istemezdim ama yetişemedim bilgisayara.
Bu vesile ile tüm mehmetçiklerimize selam yollayalım... hayırlı tezkereler dileyelim.

15 Ocak 2011

Beyaz Dut

Bugün hayatımda en çok tanışmak istediğim adam tipi ile tanıştım. Bakırköy Akıl Hastanesi'nde yatmış. Kasten adam öldürmeye teşebbüs eden ve bunu gerçekten yapıp beraat edecek kadar sorunlu bir şahsiyet.

Manik depresifmiş kendisi, üzerine sosyofobi... konuşmamızı 10 kere dışarı çıkıp geri gelerek tamamladı. Gözleri sürekli hareket halinde, anlattıklarımı onaylıyor ama tekrara kesinlikle gelemiyor. İlaçlarına baktım. Bilgi kırıntılarımı paylaştım ama ahkam kesmedim. İnanın bunu başardım sevgili herkes yazıyor okuyucuları.
Uzun Yolun Hikayesi adını verdiğim, sevdiğim insana anlattım biraz anlattıklarını ve gördüklerimi... söz verdirdi bana bu adamın çevresinde dolanmayacağıma dair...ama hayatta en merak ettiğim şey bu olabilir.
Sayesinde keyifli bir akşam geçirdim.
Bu arada 70'lerde bizim kahve gün aşırı kurşunlanırmış. Anarşikmiş bizimkiler...
Bugün bunu da öğrendim.
İzlenimlerim sürecek...katlim vacip.

14 Ocak 2011

Muallak

Aylar sonra bir post görmenin verdiği heyecan ile satırlarıma sarılan çok sevgili herkes yazıyor okuyucu, yazar ve izleyicilerine selam ederek yazıma başlamak istiyorum. Bugün -2 ile telefonda konuştum. İlk defa bir ankesörlü telefonu arayarak müthiş bir iş başardım. ("American Style" bu tecrübeyi yaşamak isteyenlere numarasını verebilirim.) Direkt aramadım. Önce o beni aradı...sonra dedim "Bu işi başarabilir miyiz sence?" O da... "Neden olmasın?" diyince... Olay orada koptu. Onun da selamı var bu arada sizlere...Gözünde tütüyormuşuz.


Trapano'un bir önceki posttaki kolpa vaatlerine kanmakla büyük hata etmişim. Bir gece telefonuma sms olarak iletilen "jandarma er trapano hatay" tekmili dışında kendisinden bir tepki alabilmiş değilim henüz. Nerededir? Ne yer? Ne içer? Bilen varsa beri gelsin.

Kendi adıma babamın "güneşe alerjisi olduğunun" ortaya çıkması sonucu verdiği müthiş bir kararla (Sanırım neden bu) kendini devlet kontrollü kapalı mekanlara kapatmasının etkisini üzerimden atabilmiş değilim. Lakin hayatıma zorla uydurduğum düzenimle Eskişehir, İstanbul şehirleri arası zig-zaglara başladım bile. Beni özleyenler, görmek isteyenler...mailime dilekçe ile başvurabilirler. Dil, gramer serbest.

Arada gelir yazarım aslında ben buraya. Yazınca, ne kadar kolay yazdığımı hatırlıyorum zira.

Asıl soru ise şu:
Beşiktaş neden bu kadar kolay gol yiyor?

Herkes Yazıyor  © 2009