Maria Pagés
Bu akşam şahit olduğum ilk flemenko dans gösterisini, en çok eğlendiğim anlardan biri haline getirmeyi başarmış insanın adı Maria Pagés. Tüm güzel ve yetenekli bayanların bulunduğu yerin yoğunluğunu arttırarak evreni her birimizin büktüğünden biraz daha fazla bükme özelliğine oda sahip pek tabi.
Flemenkonun terimlere boğulmuş bir yapısının olduğundan haberdarım, yalnız herhangi birine hakim olamadığımdan dans ve müzik devam ederken bir abinin; bazen bir bayanın da eşliğiyle, sürekli ale, aleya, hobara… gibi sesler çıkararak (bilmiyorum onlar için anlam ifade ediyor mu) ortama bir Spanish Harlem havası katmaları zaman zaman gülmeme neden olsa da “şimdi kesin hobara diyecek”, “ale de ale de tam zamanı” gibi zorla götürülmüş 8 yaşındaki çocuk oyunları oynattı bana.
Sahne denilen şeye yalnızca konser amacıyla yaklaştığımdan, üstünde konser dışında farklı amaçlarla dolaşan insanların neler yaptığına pek hakim değilimdir ama bu insan evladının orada eğlendiği gerçekten çok açıktı. Bileti biraz geç almamdan ötürü arka sıralarda olsak da gözümü kıstığımda bir şahin kadar keskin görüşe sahip olmam nedeniyle dans eden bu bayanın zaman zaman güldüğünü ve genelde yüzüne hakim mutluluğu görebiliyordum. Hatta dansının hareketlendiği bazı bölümlerde kendini kaybedip zıpladığı da oluyordu.
İlk deneyimimde bana bu kadar iyi vakit geçirtmiş birini bütün salon otursa da ben ayakta alkışlarım. Öyle de yaptım. Kalktım ayağa alkışlamaya başladım harbiden de bütün salon oturuyordu. Nerdeyse herkesin arkasında olduğumdan benden etkilenmeleri olanaksız topluluk yavaş yavaş ayaklanmaya başladı sonra. Tam o sırada biletini benden daha geç alan az sayıdaki insanların bulunduğu yerden sol omzuma 2 hafif pıt pıt yedim, döndüm arkamı baktım 60 yaşında (ama dinç) bir teyze ve şu diyalogu yaşadık; (T: Teyze, K: Kankası B: Ben, D: Diğerleri ama zaten hiç konuşmadılar)
T: Niye ayaktasın ? Arkada görmemizi engellediğinin farkında mısın ?
B: Ayağa kalkmayı deneseniz ?
T: Ama saygısızlık yapıyorsun
B: Yo hayır sahneye saygı duyduğumdan ayaktayım zaten, sizde deneyin bence.
Teyze gider ve 10sn sonra kankası çantasını toplamış ve terk etme esnasında yanımda duraksayarak;
K: Sen sahneye saygılısın ama bize saygısızlık ettiğinin farkında değilsin
B: Sahneye olan saygım size olandan daha büyük o yüzden olsa gerek…
Diyerek, aylık büyüklerime saygısızlık kotamı doldurmuş oldum.
Ama tabi yurdum insanı mantıktan; en azından bendeki çeşidinden, bir hayli uzak olduğundan çıkışta da benzer diyaloglar yaşandı, hatta bu seferkinde 5 kişi aynı anda konuştuğundan ki 3’ü bayan olduğundan çift görebilecek sarhoşluktaki birinin görselini duyusal bir şekilde destekleyebilecek kadar ses üretebiliyorduk. Bu sefer çıkışta bizi “dolmuş taksi” vaadiyle kandırıp arabada hazır beklemekte olan 2 bayanın yanına oturtup direksiyona geçen bir taksi şoförü teyze rolünü üstleniyordu. “Ne kadar ?” soruma iki kişi geldiğimizi göz önünde bulundurmuş bir şekilde 12,5 cevabı aldığımda “neyse biraz fark olacak tabi az kişi taşıyor sonuçta” diye düşündükten sonra bokunu çıkarmaması ve 50 kuruş para üstümü vermesi için “13 verdim” uyarısıyla parayı uzattığımda İnönü stadı civarındaydık ve şoförümüzden o vurucu açıklama geldi “12,5 tek kişi” ve akabinde Fenerbahçe’nin evinde gol kaçırdığında çıkan o “ayyy…” sesiyle benzer bir tonda bayanlarla beraber aynı anda çüş çektik, frene basıldı, tartışma başladı ama hanımlar o kadar baskın bir şekilde bastırıyorlardı ki şoförün yanında oturmama rağmen ki ceket falan giymişim adama bir kaç laf edebilmem için omzuna dokunup kendime çevirmem gerekti. Kısacası bu insan dolmuş taksinin taksimetreyi paylaşmak olduğunu iddia ediyordu ve bende kendisine taksimetredeki fiyatı paylaşmanın bizim özgür irademiz olduğundan bahsederek kendisinin aslında taksi ama şu an dolmuş olduğundan dolmuş fiyatıyla çalışması gerektiğine dikkatini çektikten sonra bizi olduğumuz yerde o anda taksimetre ne yazdıysa onu ödeyerek indirmeye ikna etmeye çalıştıysam da kendisi amaçsızca bizi geri götürdükten sonra “bana bi 5 milyon at zarar ettim” açıklamasına “saçmalıyorsun” cevabını aldıktan sonra teyzemle Harbiye’ye kadar yürüdük, teyzemle “ya adam….diyor ya” kalıbındaki noktalı bölümleri sırayla doldurarak durumun kritiğini yaptıktan sonra 202’ye bindik, yolda kaza vardı ve bu sayede bir ikarusun arkasında -2’nin sıçar yüz ifadeli solo reklamını ilk kez gördüm, teyzeme gösterdim, hemen durumu çakmış olacak ki niye öyle malak gibi bakmış demedi. Sonra teyzemin evine kadar birlikte yürüdük, “aaa unuttum vermeyi sen seversin” diyip çantasından fındıklı 9 kat çıkardı. Yiyerek eve yürüdüm…
1 yorum:
fenerbahce stadında öyle sesler çıkmıyor genç, kafamı bozma benim!
teyzelerden de özür dilemen lazım. ispanyada sokakta fahişelik yapan çingene burda dans sanatçısı olsa tabi dans etmekten mutlu olur
Yorum Gönder