DÜL DÜL
işte bu benim çocukluğumun arabası, geçen günlerden herhangi bir gün hurdacıya verdiğimiz araba..
eğer babamın yanında olsaydım arabayı hurdacıya verdiğimizde babamın gözlerinin dolduğunu görürdüm. ısparta izmir yollarında defalarca yolda kaldık. ya gaz telimiz takılır, ya debriyaj telimiz kopardı ya da tekerleğimiz patlar, istepnesiz yollarda kalırdık. uzaktan polisleri görünce freni tutmayan arabayı durdurabilmek için metreler öncesinden freni pompalamaya başlar, polisleri geçtikten sonra durabilirdik. yokuş aşağı inerken balata kokusuyla içimizi bayar, yokuşlarda su kaynatırdı. babam "su kaynattı" derdi, göstergesi bozuk, arabadan dumanlar gelince farkederdik. mesela hararet yapan arabaya su dökülmeyeceğini çok küçük bir kızken öğrendim, balata kokusunu da. hepsini şu gördünüz müthiş arabada yaşadım.
direksiyona ilk bu arabada oturdum. babam bana dedi ki;" eğer bu arabayı kullanırsan her arabayı kullanırsın." ben bu arabada araba kullanmayı öğrendim. o zamanlar babamın ve benim ilk göz ağrımız otuzlarındaydı. toprak yolda direksiyonu 45 derece çevirmek için iki elimle sarsmam, vitesi birden ikiye geçirmek için direksiyonu bırakıp,tüm gücümle vitesi çekiştirmem gerekiyordu. ben bu arabada araba kullanmayı öğrendim ve tüm arkadaşlarımın bana saygısı büyüktür bu yüzden. ilk göz ağrım, yaşasaydı kırklı yaşlarda olacaktı..
3 yorum:
Kendisini tanımadım veya kullanmadım lakin anlatılanlara bakılırsa karakter sahibi bir makina imiş. Dominant olana karşı verdiği anarşist mücadeleyi takdir etmemek elde değil.
RIP
sevgili bonsai seni bu arabayı kullanırken hayal edemiyorum. kusuruma bakma.
bu ne arabanın ne de senin suçun değil... hayal gücüm dar sanırım...
pek sevgili çölde gezen, bana çok daha iyilerini yakıştırdığını biliyorum ama biraz karakteristik şeyleri sevmeyi öğrenmelisin. hayatta her zaman en pahalısı, en kalitelisi en şatafatlısı, en iyisi anlamına gelmiyor. alışman zaman alıyor biliyorum, anlayışla karşılıyorum.
Yorum Gönder