13 Haziran 2009

Gedikli'de O Gece


Abi bir pilaki…yok Ethem oradan almıyorsun, sen hangisinden istiyorsan göster onlar getirecek…bir haydari alalım…bir de soslu patlıcan…acılı ezme de ver tamamdır…ile başladı dün Gedikli'de gece...mezeleri müteakiben gelen Efe yaş üzüm rakımızla sofra tam anlamıyla renk bütünlüğüne kavuşmaya başlamıştı. Ardından -2’ye verilen sofra sorumlusu yetkisiyle karides güveç, çoban salata, paçanga böreğinin de katılımıyla sorumluluk sahibi garsonlarımızın “-bir dakika abi ben ayarlayacağım” cümleleriyle sofrada yavaştan yer açma çabaları başlamıştı… “-e o zaman hadi beyler” ile rakı adabına hakim küçük topluluğumuz, yaş sıralamasına dikkat ederek bardakları birbirinin altına tokuşturarak açılışı yaptı. Belki de tesadüftü ama yaptı işte…
İlk yudumlar alındıktan sonra -2’nin pek sevdiği o soru yöneldi masanın “pek içmeyen” sakinlerine; “-abi en son ne zaman içtin?”. Sahtejapon’a dönüp “- çok seviyor bu soruyu” demem ile referans noktasından 3 saat sonraki karın ağrıtan kahkahalar kadar olmasa da masadan ilk gülme sesi yükseldi…

Yaklaşık 1 saat rahat bıraktığımız beyin hücrelerimizin etkisi altında, tam anlamıyla sakin dakikalar geçirdik… ilk olarak yan masamızda oturan Meliha fark edildi. Hiç utanmaksızın yüksek sesle yorumlar yapılmaya başlandığında artık kıvama gelmeye başlamıştık… Meliha da yorumlarımızdan memnun kalmıştı herhalde ki sahtejapon arada keserken masamıza nazikçe bıraktığı buselerden bahsediyordu. Gerçi arada cuveyni'nin yaptığı “etli banyoda gider yoksa terler” yorumunu herhalde kendi üstüne almamıştı ya da bu aforizmanın içinden çıkamayıp kendi haline bırakmıştı…

2. şişenin geleceğine kimsenin şüphesi olmadığından ne o anda sorgulandı ne de yıllar sonra torunlara anlatılırken sorgulanacaktı... 2. Şişenin tadına herkesin baktığını varsaydığım bir anda yılın MVP’si açıklandı sahtejapon tarafından. (yazar burada o dönem süregelmekte olan nba finallerinden etkilenmiş). “-çok kral adam bu Zaphod” diye girdi söze. Beni hiç yalnız bırakmayan dostum cüveyni hemen destekledi “-on numara adam ya”… tabi kıskananlar da olacaktı… o gün, o anda kendisinin isminin zikredilmesini beklermişçesine, trapano sahtejapon’a hitaben alevli bir şekilde “-nesi on numara lan, eskiden ne güzel dönem başı severdin sonra başlardın küfretmeye. Bu sene niye sonuna kadar bir numara kaldı bu adam ?! nedir özelliği ? sahtejapon’un duruşunu, Suda Balık’ın yazılarını örnek almaktan başka bir şey yapmıyor” diyip mevkiime diktiği gözlerini daha da açsa da her şey için çok geçti ve ödül artık benim avuçlarım arsındaydı. Fakat duruşuna özendiğim sahtejaponvari bir soğuk kanlılıkla kabullendim ödülümü ve bir kenara kaldırıp kapadım konuyu...

3. şişenin gelişi o an sorgulanamasa da torunlara anlatılırken sorgulanacaktı… Alkolün idrar sökücü etkisi baş göstermeye başladığında masadan ilk kalkan cüveyni’den takriben 15dk sonra vestiyerle kamufle edilmiş tuvalet sırasının en arkasında bulunan adama parmağımla göstererek “-tuvalet ?” dediğimde adam bir adım arkaya gidip, gözlerini açıp bana baktığında bir an gerçekten çok gizli bir yerden haberdar olmaması gereken sürpriz kişi gibi hissettim kendimi ama ardından gelen “- ne dedin abi ya İngilizce mi konuştun anlayamadım bir an” açıklamasıyla karşılıklı gülüştük. Lakin bu ayrıntı sıra bana geldiğinde bir an “ulan yoksa ben mi sarhoşum” şüphesine sürükledi beni ve aşağıya inip “-bende bir değişiklik var mı?” sorusuna Suda Balık’ın “-vurguların değişti” cevabı ile içme nedenim bir anda sorhoş olmaya başlamamın verdiği keder olmuştu ve artık içtiğim için içiyordum…

Ben paradoksumun içinde yüzerken cüveyni’ye bir bayanın kafe pi’yi sorması ve dostumun “beyaz elbiseli hatunu görüyor musun, işte orası.” cevabı ve ortama hakimiyet sağlamaya başlayan gülme krizlerinin başlangıcı tam olarak yükseliş devrine girdiğimizin kanıtıydı…


Bundan sonra okuyacaklarınız ruh sağlığınız ve söz konusu şahıslara bu güne kadar olan bakışınızı değiştirebileceğinden sorumluluğu tamamen size aittir.



Ethem'in kapıda kalan abisine anahtar götürmek amacıyla ortamdan ayrılması, ayrılırken cuveyni’nin tekel 2001 istemesi, Ethem’in üşenmeyip sigarayı getirmesi… küçüldükçe küçülüyorduk… takribi 16 falan olmuştuk… Suda Balık’ın o sarsılmaz duruşu yüzünden “herkes” diyemesem de bir anda 3 saat önce yer açılması amacıyla “- kimse içmiyor kül tablalarını alabilirsin” diyerek gönderdiğimiz kül tablaları şimdi neredeyse herkesin içmesiyle geri istenmişti… Odaklanma yeteneğimi kaybetmeye başlamam da tahminen o sıralara denk geliyor çünkü cüveyni’nin yardım amaçlı referans gösterdiği “beyaz elbiseli hatun”un kim olduğu çözülmeye çalışılırken tüm çabalarıma rağmen 50 metre öteye bir türlü odaklanıp muhabbete dahil olamıyordum… ama beni asıl üzen 1 metre ötemden geçen Banu Güven’i görememekti. Oysa ki 3 saniye sabit dursaydı bana yeterli odaklanma süresini tanımış ve “sokakta spiker görememe” teorimi çürütmüş olacaktı... Banu’ya odaklanamayan gözlerim kolay bir hedef olarak, belki de sabit duruşuyla o an beni tek anlayan dostuma, karpuzuma yöneliyor ve odaklanmayı başarıyordu... Karpuzdan yola çıkarak Banu’dan biraz sonra da bizim kalktığımızı düşünüyorum...



















Bir sapak kadar yürüyüp Babylon’un köşesine geldiğimizde sahtejapon’un aklını başından alan o Beşiktaş logolu bayrağa rastladık ve sahtejapon emri verdi: “-istiyorum !” Kalabalığın ortasında birbirinin sırtına tırmanıp bayrağa asılarak, kopartıp alma fikri o an herkese o kadar mantıklı gelmiş olacaktı ki sahtejapon’un sırtına çıkıp denemek için adeta sıraya girmişti herkes. Tabi bu hareketler çevremizdekiler tarafından baya dikkat çekmişti ki 5 dakika sonra yanımıza “cüsseli” iki kişi yanaşarak “o bizim bayrağımız, delikanlı taraftar kendi bayrağını kendi alır” uyarısıyla ortamdan uzaklaştırılmıştık... Ben hala o bayrağın kopmadığına şükrediyorum… O an nöbete kalmış ve gözünden uyku akan sayılı beyin hücrelerimi zorlamamak adına ayrıntıları içgüdüsel olarak hafızaya almadığımdan sivrilen olayların arasında atlayarak bir sonraki olaya yani Suda Balık’ın “-hadi bir koş oda kuleye kadar” demesi ve benimde tereddütsüz koşmam sanırım hayatımda amaçsız yaptığım hareketlerin amaçtan en yoksun olanıydı. Suda balık’ın bu istekte bulunurken benim uygulama sürecimdeki amaçsızlığıma ulaşması da pek tabi muhtemel... Bir sonraki görüntü fazlasıyla sürreal bir büfeden aldığım 4 su ve ardından sahtejaponla girdiğimiz umumi tuvalete sahtejaponun “- iki kişi” diyerek uzattığı 1 TL’nin yalnızca bir kişiye yeterli olduğunu duyduğumuzda yine tabiî ki amaçsızca gülmemiz(ama çok abartmadan). İşte son hafıza karem; metro girişinde toplanılmış, Suda Balık oda kuleye koşmamdan pek tatmin olmamış ki benim üstümde başka testler yapma çabasında; Milliyet’in ne kadar tıklandığını soruyor…48 milyon diyorum…”- yuh 48 milyon diyor 5 milyona” diyor… -2’yi arıyor gözleri beni dolmuşa bıraktıracak… “- yok abi iyiyim ama zor yerden sordun sende, ben bir metre ötemden geçen Banu Güven’i göremedim, tabi ki ufak sapmalar olacak hehe” diyerek hala ayakta olduğuma ikna ettikten sonra -2 ve tam emin olamasamda ya trapano ya da cüveyniyle yürüyoruz… Onlar otobüs durağında duruyorlar, ben dolmuşa devam ediyorum, kafamı uzatıp “- hasan paşa mı?” diye soruyorum. Vurguyu yine yanlış yerde kullanıyorum ki şoför abi 2 kere “he ?” diyor ama sonra beni kabul ediyor. Eve geliyorum, yatmamla uyumam bir oluyor sanırım, ki 10.00’da zınk diye kalkıyorum, trapano’nun Baba Zula şarkılarına malzeme olacak deyimlerinden biri yankılanıyor kulağımda “- rakı erken uyandırır”… oda fena dönüyor… tekrar yatıyorum…geç olsa da uykuya dalmayı başarıyorum…13.30 da kalktığımda midem dışında her şeyin normal olduğunu fark ediyorum… beyaz peynir, salatalık ve domatese insanların tek sindirebildiği üçlü gözüyle bakarak sucuğu görmüyorum bile…

10 yorum:

cüveyni

yasaklı kişinin bu yazıyı yazması ve melihama "banyoluk" kalıbını yapıştırması kalbimi kırmıştır...o tabiri meliha için kullanmamıştım o gece yau...kalitesiz, dolmuşcu yorumum için herkesten özür diliorum...ayrıca meloşumun erken kalkması ve bi foto olayına girememem de gecenin iç burkan yönü oldu kendi adıma...bi de bayrağı tutup indiremem var ki sormayın gitsin oysa çok da başarılı tırmanmıştım düz duvara :D

çölde gezen

şu an gözlerimden yaş geliyor biliyor musunuz? çok seviniyorum ben böyle fasıl ortamında içen genç arkadaşları görünce. bu ülkenin ve bloğumuzun geleceğinin böyle gençlerin elinde olması, içime kocaman bir umut damlası damlatıyor. trapanoya ve ekibine çok teşekkür ediyorum, çok....

yalnız bu toplantının blogdan ayrı amaçlarla yapıldığını açıklamanız gerekebilir. ethem ve sahtejapon isimleri transfer dedikoduları arasında geçiyor. benden söylemesi.

trapano

bu yazıyı ekşisözlükte yazsan "sos fistik olsun mu" olurdun ve YİNE uçurulurdun

@çölde gezen
-2 ve suda balık ile bu yola başkoyduk, senin takdirin bizi hem gururlandırdı hem de daha da teşvik etti. eyv

-2

o değil de bayrak sahibi adam birebirde hepimizi alıcak cüssedeymiş..

Zaphod

@çölde gezen
toplanma amacımıza dair herhangi bir muhabbet o gün o saatlerde dillendirilmediğinden olsa gerek pek benimseyemedik biz de ama gerçeği şudur: %42,8(7'de 3 ise 100'de kaç ile hesaplandı) başarı yüzdesi ile gerçekleşmiş bir mezuniyet yemeğidir. bu yüzden blog sakinlerinin tabii ki kendilerini dışlanmış hissetmelerini istemeyiz.

Suda Balık

@ -2
alkolün etkisi geçince cümlelerindeki üslup değişmiş bayağa. O gece dayak yemediğimize çok üzülmüştün. ehehehe

@ trapano
ek$i sözlük - blog çatışması kişilik çatışması haline gelecek diye korkuyorum. Kutsal bilgi kaynağımı aşağılamana gönlüm elvermiyor. Çabalıyorum; olmuyor.

@ çölde gezen
Teşekkür ederim. "Trapano yamanmalı" övgün bile gururlandırdı beni.

çölde gezen

@suda balık
yazık yazık.... o övgüyü haketmeni sağlayan içme yeteneğini bile benim sayemde kazanan bir zibidi, gelmiş burda bana "yamanmalı" falan diye laf söylüyor. ben neyi nereye yamayacağımı bilirim ama evladımsın, dua et.
sana tavsiyem bir an önce bu tepeden bakan, götü yere değmeyen tavırlardan ve zıpçıktı hareketlerden vazgeç.

trapano

@suda balık
"yamanmalı" konusunda sana cevap vermicem, çölde gezen gayet iyi cevap vermiş ilk aşamada. 2.aşamada pek konuşma olmaz sanıyorum. oyüzden seni uyarıyorum terbiyesiz, terbiyesiz!! gerekeni yap uzatma bu pis patavatsızlığı özür dile! terbiyesiz, mikrop!

ekşisözlüğe gelince kutsal bilgi kaynağı ne lan? amaçsızca girdigin onlarca websitesinden bi tanesi. üstelik ben yukarıdaki yorumumda o websitesine değil, mezuniyet postunu yasaklı kişi olmasına rağmen sadece kendi ruh halini anlatan, kişisel bi olaya çeviren, tuvalete çıkıp inmesinden bahseden, geceyle alakasız kahvaltısından bahseden zaphod'a vurdum(bu sefer daha iyi vurdum).

Zaphod

@trapano
kronolojik sırayla olayları sıralasaydım daha hoşuna gider miydi ? ben hiç sanmıyorum sadece senin değil kimsenin hoşuna gitmezdi. Senin yazılarını o engin gözlemlerine dayanan benzetmelerinle süsleyebilirsin ama bizi ayıran ve ortama çeşitlilik katan nokta da bu. Üslubumuz farklı diyelim ve lütfen "MVP" paragrafını elimizle kapatarak bir daha okuyalım...

-2

o değil de koca bir paragraf ayırdığın o mvp konusunun geçtiğini hatırlamıyorum bile ben.. sanıyorum olay 4 sn'de gerçekleşti ama senin için bir ömür gibiydi..

Herkes Yazıyor  © 2009