It was Us That Scorched The Sky
Dün dinlediğim bir haberde, son 10 yıl toplamda en sıcak geçen 10 yıl ve bu önümüzdeki yaz ise meteoroloji kayıtları tutulmaya başladığından beri en yüksek 5. sıcaklığın ölçüleceği yıl olarak tahmin ediliyormuş. Sıcaklık 3 derece yükselirse İngiltere çöl olur, 4 derece yükselirse buzullar erir, 5 derece yükselirse Afrika’da ki zebralar bile erir gibi öngörülere çoktan başlandı fakat hiçbir yaptırım, hiçbir protokol veya zirve hedeflenen sonuçları vermediğinden ve hatta yaklaşamadığından bilim yapan insanoğlu tarafından Matrix’i hatırlatan bir çözüm önerisi ortaya atıldı. Gök yüzüne yerleştirilecek bir güneşlik !
Bu şekilde Dünya’yı memnun olduğundan daha fazla ısıtan güneş ışınlarının bir kısmı henüz yeryüzüne ulaşmadan tutulabilecek. Peki, bunu nasıl planlıyorlar? İki olasılıktan bahsediyorlar. İlk olarak stratosferde sülfat gibi minicik yansıtıcı parçacıklardan oluşan bir güneşlik planlıyor jeo mühendisler. Bunu da yanardağların patladıktan sonra yaydıkları sülfat bulutlarından esinlendiklerini açıklıyorlar. En yakın örneği de 1991’de Filipinler’de Pinatubo Yanardağ’ı patladığında yaydığı sülfat bulutunun ortalama sıcaklığı bir yıl boyunca 0,6 derece düşürmüş olması. Fakat jeo mühendisler çok daha az miktarla bu sonuca varabileceklerini belirtiyorlar. İkinci plan ise Dünya ile Güneş arasına ışınları yansıtacak yaklaşık birer metrekarelik trilyonlarca kağıt mendilden ince silikon nitrit diskin yollaması üzerine(her bir disk, ağırlığı bir gramdan az olan bağımsız bir robot). Fakat 2. planın uygulama süresi 10 yılı aşacağından ve harcanması gereken parayla zaten fosil yakıta olan bağımlılığımızdan kurtulabileceğimizden bu plan pek de ciddiye alınmıyor.
Her şeyin planlandığı gibi işleyip, istenilen oranda güneş ışınlarının kesildiğini düşünsek bile bu çözüm bana çözümden çok sorun yaratacak gibi geliyor. Ayı Yogi’de kirli diye yuvarlak pilot gözlüklü, is kokan bir karakterin olduğu bir bölüm hatırlıyorum. Yogi ve diğer gençleri kendi şehrine götürüyordu. Herkesin gaz maskeleriyle dolaştığı, bisikletlerin bile pedal çevirdikçe duman üreten egzoz sistemlerinin olduğu bir şehirdi burası. Bence bu plan işlerse karbon üretimine karşı olan önlemler unutulacak, yaptırımlar ortadan kalkacak ve hem azaltılmış güneş ışınlarımızın hem de artan karbondioksit gazının etkisiyle yoginin pek de beğenmediği o şehre dair kareler gerçek olacak.
Morpheus savaşı kimin başlattığından emin değildi ama sanırım savaşı da biz başlattık gökyüzünü de karartacak olan bizleriz…
Pek ayrıntılı olmasa da şahsım tarafımdan manipüle edilmemiş(bu da Suda Balık’ın lafı ama) bilgiye National Geographic Ağustos 2009 sayısında ulaşılabilir.
Dipnot: “Niye yazmıyorsun bloga?” sitemleri bitmesine rağmen yazamadığımdan dolayı benim de içim pek rahat değildi ve kendimce bu yazma işini hızlandıracak bir yol buldum. Serbest meslek ehli olamayacak, ne iş versen yapamayacak şahsıma sanırım ille de bir hedef gösterilmesi gerekiyor. Bu yüzden bu yazı gibi dizi arası reklamlarda bakılan trt belgeseli kıvamında yazılar yazmayı planlıyorum. Fakat arkası gelmezse bana “hani” ile başlayan sorular yöneltmemenizi rica ediyorum. Bu dipnot deneme aşamasındaki bir plandan haberdar olmanız içindi.
3 yorum:
adana belediye başkanı da düşünüyodu galiba böyle birşey. şehri yazın kavurucu sıcaklarından korumak maksatlı. sonra neden vazgeçti bilmem.
ayrıca "trilyonlarca kağıt mendil" kısmından sonra postun bilimselliği konusunda şüpheye düştüm biraz..
tam cümle şöyle "kağıt mendilden ince silikon nitrit diski(her bir disk, ağırlığı bir gramdan az olan bağımsız bir robot)..."
sanırım parantez içindeki bilgiyi de eklemem gerek yoksa bakanın amca oğlunun kağıt mendil fabrikasına verilece bir ihale gibi anlaşılabiliyor.
hepsinden önce cüveyni düşünmüştü beşiktaş'ın üstünü branda ile kapatmayı.
Yorum Gönder