Antichrist
Açıkcası Lars von Trier'e çok da hakim bir adam değilim. İlk dönem işlerinin (Bkz: Öropa) birçoğunu izlemedim denilebilir. Lakin çok sevdiğim bir adamdır. İzleyicisine, Haneke'den farklı olarak, yaşattığı hınzır tekinsizlik hissini severim.
Aynı terim üzerinden devam edersek eğer.. Antichrist'ın gördüğüm en tekinsiz Lars Von Trier filmi olduğunu söyleyebilirim...hatta direkt olarak bir korku filmi olduğu iddia edenler dahi var.
Bir Trier klasiği olarak prolog, keder, acı, umutsuzluk ve üç kral adında dört bölüm ve epilogtan oluşuyor film ve tam anlamıyla bir estetik harikası... Kuzeyli ustalarına özenen ve filmi Tarkovski'ye ithaf eden Trier, çok şık orman sahneleri çekmiş. Filmin anlatısı ile ilgilenmeyip; resim izlemek mümkün.. özellikle video klip edasında çekilmiş çok çok şık proloğa gitsin övgülerim. (bkz: lascia ch'io pianga)
Miike filmi kadar şiddet içeren bir Tarkovski filmini çekmeyi herhalde sadece Lars von Trier denerdi.. Başarılı olduğu söylenebilir. Benim gibi ruhsuz bir adamı etkilemedi ama bazı insanları paramparça edecek sahneler barındırdığını söyleyebilirim.. Bilmeyen varsa uyarı olsun.
Hatta terimsel konuşayım.. "+21"
Film, çocuğunu kaybeden annenin depresyon sürecini anlatıyor. Bölüm adlarından da anlayabileceğiniz incil göndermeleri ile ilerleyip; açıkcası pek hoşuma gitmeyen; doğa üzerinden yapılan bir feminist düşünce ile nihayete eriyor. İzlediğim her filminde (Bkz: Breaking the Waves, Karanlıkta Dans, Dogville, Manderlay) kadın odaklı hikayeler yazan Trier bu sefer kadınların doğası üzerine bir teori atmış ortaya... An itibarı ile hoşuma gitmedi. Zamanla ikna olabilirim belki.
Charlotte Gainsbourg gerçekten öte bir performans sergilemiş. Cannes'da aldığı altın palmiye rakipsizlikten olamaz yani. Willem Dafoe ise biraz olmamış gibi geldi bana. Tam anlamıyla idare etmiş. Belki Gainsbourg ablamız ezdiğindendir. Biraz hayal kırıklığı oldu o açıdan..
Spoiler vermemek için çok giremiyorum ama... Ekşi sözlük'te okuduğuma göre Trier değişik suçlamalara maruz kalmış Cannes'da.. Filmde, diyaloglarla bile tekrarlanan, göze parmak sokulan bir düşünce üzerinden yapılan bu eleştiriyi haklı bulmak için Trier denilen adamı tanımıyor olmak gerek. Garip. Eleştirilere ukala cevabını şu şekilde vermiş kendileri:
“I am the best film director in the world. I’m not sure if god is the best god in the world.”
Biraz daha düşünmem gerekebilir film üzerine... iyi bir film.. tüm usta yönetmenlerde olduğu gibi derdini çok doğru şekilde aktarıyor bize. Ama derdini pek sevemedim sanki... Breaking the waves ile devam etmek daha akıllıca geliyor şimdilik.
Bol sinemalı günler diliyorum herkese..
2 yorum:
"bu film olay yaratır" diyorlardı, cannes dönemlerinde.. sonra o kadar ses çıkarmadı mı yoksa biz mi duyamadık?
Çıkardı sanırım...biz uzak kaldık.
Film efsane olmadığından oldu sanırım..biraz daha iyi olsa bize de gelirdi gürültüsü.
Yorum Gönder