RAMAZAN YAZISI
Bir insanın içgüdüsel merakları olmalı. Hayvani dürtüleriyle birşeylere ilgi duyabilmeli. Örneğin, hobim olsun diye düşünüp motorlara ilgi duymamalı, daha küçük yaşlarda motorları ilk gördüğü anda içinde tanımlayamadığı bir coşku hissetmeli. sonra bunun üstüne dindirilemez bir merakla ilgilenmeye devam edip o konuda bilgi küpü olmalı. aynı içgüdüsel durum insanın her hareketine sirayet etmeli. günlük yaşamdaki seçimlerinde uzun uzun düşünmek yerine neyin daha uygun olduğunu sezebilmeli ve buna göre seçim yapmalı. ağzından çıkan cümleler fazla ölçüp biçmeden spontane çıkmalı. beyinle ağız neredeyse senkronize çalışmalı. içgüdülerinin yanı sıra yetiştiği kültürün etkisiyle edindiği gelenek de bu işi kolaylaştırmalı. demek istediğim, insan kendi kendisini manipüle etmemeli. bir dereceye kadar otonom yaşamalı. bunu da dediğim gibi "içgüdüleri" ve "gelenekleri" sayesinde yapmalı.
Tabii ki bu, düşüncenin kalıplaşması demek değil. faşizme kaçacak değiliz. algılarımız her zaman yeniye açık olacak ama yukarıda bahsettiğim yetenek olmadan hayatta kalmak her zaman daha zor olacaktır. zaten faydalanacağımız yenilikler de bizim otonom yönümüzü besleyecektir. yeni girdiler, yaratıcı olduğumuz bir yönümüzü keşfetmemizi sağlayabilir ama bu zorlama olmayacak, içinde varsa olacak. ruhunda birşeylerin kıpırdandığını hissedeceksin. Umut Sarıkaya'nın bi karikatüründe vardı; entel bir kız sevgilisine "bu aralar seri katillerin hayatlarına ilgi duyuyorum" diyordu. gerçekten ilgi duyuyorsa sorun yok ama genelde böyle işler zorlama oluyor bugünlerde.
Bunları düşünürken Nietszche'nin de buna benzer bir konuyu zamanında piyasaya sürdüğünü gördüm. "varoluşsal boşluk" diye isim takmışlar. yukarda insanlarda olması gerektiğini söylediğim özelliklerin kaybolduğundan bahsetmişler. sebep olarak ne sunduklarını bilmiyorum ama benim ileri sürebileceğim bir sebep var.
Eskilerden çok duyardım ilkokul mezunu olmayan adamların nasıl elektrik devreleri yaptığını ya da makine tamir ettiklerini. böyle yetenekli adamlar şimdi de var ama bence azaldı sayıları. hatta iyi eğitimli güruh arasında iyice az. mesele de bu bence. şimdi biraz underground fanzinlerinde yazan veletlerin pratikte geçerliliği olmayan desteksiz teorilerine benzeyecek ama, bence eğitim dediğimiz şey bizim içgüdülerimizi köreltiyor, doğallığımızı yokediyor. hayvansal dürtülerimize müdahale ediyor. gerektiğinde çok yardımını gördüğümüz gelenekleri de önemsiz gösteriyor. bunun iyi yanları da olabilir özellikle cinsellik ve evlilik konularında(töre cinayeti,vuvuzela falan) ama otonomluğu yokettiği için insanın işini zorlaştırıyor. sürekli bir farkındalık hissi, sürekli ince hesaplar. en başta bahsettiğim çocuğun içgüdüsel motor merakını silikleştiriyor. eğitilen çocuk kendine zevk edinirken arkadaşlarına bakmaya (konformizm) ya da kendisine öğretilene bakmaya başlıyor. içinden gelen sesi duyamaz oluyor. kendisine protez bir zevk dünyası oluşturuyor. gerçekten neyi sevdiğini hiçbir zaman bilemeyecek.
Hayırlı Ramazanlar!
1 yorum:
Üslubunu oturttun iyice güzel olmuş.
Başlıkta ve sonunda gündem mesajı da köşe yazısına yaklaştırmış.
Yorum Gönder